Mesleki Eğitim Programı Adı Altında Yasal Kölelik: MESEM Çocukları Koruyor mu Öldürüyor mu?
Serav Dicle Amaç
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin iş cinayetleri raporuna göre 2023 yılında 14 yaş ve altı 22 çocuk işçi, 15-17 yaş arası ise 32 çocuk işçi hayatını kaybetti. Peki biz bu çocuk işçi ölümlerinin ne kadarını duyduk? Çocuk işçi ölümleri bizden saklanıyor mu?
Milli Eğitim Bakanlığı, 9 Aralık 2022’de Resmi Gazete’den bir karar geçirdi. Bu karar ile Mesleki Eğitim Merkezi yani MESEM, zorunlu eğitim kapsamına alındı. Adı her ne kadar kulağa nispeten iyi ve sanki öğrencilerin işine yarayacak bir şeymiş gibi gelse de gerçekler tam tersi yönde. MESEM, öğrencileri zorla okuldan koparıp patronlar için ucuz işgücü olarak çalıştırtıyor. Bu kapsamda çalışan çocukların sayısı ise yaklaşık 1.4 milyon! Dönemin Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer bunu gururla “1 milyon kayıtlı öğrenci hedefine ulaşmanın mutluluğu içindeyiz. Türkiye’nin her noktasında artık özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler için çırak, kalfa ve usta bulmakla ilgili hiçbir sorun kalmadı.” diyerek duyurmuştu.
Çırak, kalfa ve usta bulmada hiçbir sorun kalmamış olabilir fakat öğrencilerin sorunları azalacağı yerde gittikçe artmaya başladı. Zira, öğrendiğimiz kadarıyla son bir yılda MESEM kapsamında çalışırken iş cinayetine kurban giden çocukları sayısı 8’e yükseldi. Örneğin; 15 yaşındaki 9. sınıf öğrencisi Erol Can Yavuz, Kütahya’da MESEM kapsamında staj gördüğü atölyede üzerine sunta blokların devrilmesi sonucu, 14 yaşındaki Arda Tonbul İstanbul’da çalıştığı fabrikada başının sac bükme makinasına sıkışması sonucu, 17 yaşındaki Murat Can Eryılmaz ise Kilis’te çalıştığı 13 katlı inşaatın 8. katından düşerek hayatını kaybetti. 16 yaşındaki Zekai Dikici, 17 yaşındaki Ulaş Dumlu, 15 yaşındaki Ömer Girgin, 17 yaşındaki Ömer Çakar da MESEM kapsamında çalışırken iş yerinde hayatını kaybeden çocuklar arasında.
Ceza ve tazminat da çocuklara ait!
Çocukların böylesine acımasız ölümlerle karşı karşıya kaldığı yetmezmiş gibi onlara bir de olası bir iş kazasında ‘cezai ve tazminat sorumluluğu size aittir.’ sözleşmesi imzalatıldığı ortaya çıktı. Öğrenciler bu sözleşmeyi imzalamadıkları takdirde ise mezun olamıyorlar. Çalışan öğrenciler, iş güvenliğinin de denetimin de olmadığını ve üstüne üstlük başlarına gelebilecek herhangi bir sorunda kendilerinin sorumlu tutulması durumundan utanç duyduklarını aktarıyor. 15 yaşındaki bir öğrenci, zamandan tasarruf etmek için tezgahtaki makinelerin korumalarının söküldüğünü, çalışanların hızlı üretim yapmaları için baskıya maruz kaldığını ve korumasız makinelerin başında çalışmaktan endişe duysalar da mecburen çalıştıklarını söylüyor. Okulda olması gereken bu çocuklar, işyerinde malzeme eksik diye 2.5 ay boyunca gece 12’ye kadar çalıştıklarını anlatıyor. 16 yaşındaki başka bir öğrenci ise haftanın bir günü gittikleri okulda devamsızlık haklarının 6 gün olduğunu anlatıyor ve haklı yakarışını dile getiriyor: “Patron okul günü işe çağırıp müdüre haber verince devamsızlığa yazılmıyor. Ama ben hafta boyu çalışıp yorgunluktan geç kalınca okula yok yazılıyorum. Patron müdürlük yapıyorsa ne gerek var müdüre?”.
Adında her ne kadar eğitim kelimesini geçirse de mesleki eğitim merkezi, öğrencilere gerçek bir eğitim sunmuyor. Haftanın dört günü fabrikada, geriye kalan bir günü ise okulda olan öğrenciler okulda oldukları o bir günde de hocaların onları ve dersleri umursamadıklarını söylüyor. Öğretmenlerin doğru düzgün ders anlatmadığını, akıllı tahtadan video açtıklarını, sürekli yazı yazdırdıklarını aktarıyorlar.
Yükselen çocuk işgücü oranı
Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2023 yılı çocuk istatistiklerine göre 15-17 yaş grubundaki çocukların işgücüne katılma oranı %22.1’e yükseldi. Geçen sene ise bu oran %18.7’ydi. 15-17 yaş arasındaki her üç oğlan çocuğundan biri ve on kız çocuğundan biri aynı zamanda çalışmak zorunda kalıyor. Oğlan çocukların işgücüne katılım oranı %32,2 iken aynı yaştaki kız çocuklarda ise bu oran %11,5. Bu işgücü istatistiklerine MESEM kapsamında çalışan çocuklar, program mesleki eğitim olarak gözüktüğü için dahil edilmiyor. Böylece MESEM’in yasal yollar ile çocuk işçi çalıştırma uygulaması olduğunu, herhangi bir yararının olmadığını tekrar görüyoruz.
Çocukların işgücüne katılımlarına başta babaları olmak üzere aileleri karar veriyor. Derinleşen yoksulluk ile alt sınıf ailelerin daha çok maddi sıkıntı çektiği aşikar. Çocukları sayesinde cüzi bir miktarda ellerine geçecek para onlar için önem arz ediyor. Çocuklar hem zor şartlar altında çalışıyor hem de asgari ücret bile kimseye yetmezken onun üçte birini alıyorlar. MESEM’in artı yönünün ileride dükkan açmalarını sağlayacak kalfalık ve ustalık belgeleri olduğu söyleniyor fakat işin gerçeğinde öğrenciler bu belgeleri almak için bile para ödemek zorunda kalıyor. Zaten bu ailelerin çok büyük bir çoğunluğunu da geçmişten bu yana çocuklarını liseye veya üniversiteye gönderme imkanı olmayanlar oluşturuyor. Ayrıca annesi ve babası lise altında eğitim almış olan her on çocuktan altısı yine ancak lise altında eğitim alabiliyor. TÜİK, Dezavantajların Kuşaklararası Aktarımı, 2023’e göre kendisi 14 yaş civarında iken annesi lise altında eğitim almış olanların %56,3’ü, babası lise altında eğitim almış olanların %60’ı, yine ancak lise altı eğitimde kaldılar.
Yaralanmak serbest, hastaneye gitmek yasak!
Şimdi de çocukların ağzından dinleyelim yaşadıklarını. Bir öğrenci, Evrensel gazetesinin yaptığı bir röportajda MESEM’de çalışırken tanık olduğu olayı şu sözlerle anlatıyor: “Bizim gibi MESEM’li bir arkadaşımız iş yerinde sobaya odun atmak için her zaman yaptığımız gibi paletleri kırıyordu. Paletin arkasında çivi varmış ve paletleri kırarken de ayağına çivi battı, ayağı kanlar içinde kaldı. Sonrasında patron hastaneye gitmemesi gerektiğini, giderse de olayın işyerinde yaşandığını anlatmaması gerektiğini söyledi. Hatta arkadaşımıza kızarken arkadaşımızın gerekli iş ayakkabısının olduğunu ancak arkadaşımızın giymediğini söyleyerek kendisini suçladı. Örnek olarak da bizim ayağımızdaki botları gösterdi. Ancak botlar patronun bize iş yerinde verdiği ayakkabılar değildi, kendi botlarımızdı.”
Sanayide tornacıda çalışan Bornova Mesleki Eğitim Merkezi öğrencisi 15 yaşındaki Muhammed de sözlerine “Daha 15 yaşımdayım şimdiden çok yoruldum, uzun seneler nasıl çalışacağım bilmiyorum” diyerek başlıyor. Günde 10-12 saat çalışmak Muhammed’i o kadar yormuş ki ramazanın son birkaç günü oruç tutmadığını, dayanamadığını söylüyor. 4 gün iş, 1 gün okul şeklinde ilerlemesi gereken sürecin çoğu MESEM öğrencisi gibi Muhammed için de geçerli olmadığını şöyle aktarıyor: “5 gün işe gidiyorum, 1 gün okuldayım, yalnızca pazar günleri tatilim oluyor. Çalıştığım yer okula gitmem gereken gün bile işe gelmemi istiyor, cumartesi çalışmamam gerekiyor ama cumartesi günü de çalışıyorum”. Muhammed isteklerini ise şu şekilde sıralıyor: “Çalışma saatlerim daha az olsun. Emeğimin karşılığını alabildiğim bir maaşım olsun. Bir de ustalar, patronlar insanları küçük görmeden düzgünce konuşsunlar istiyorum.”
İşçi önlükleri gibi hayalleri de büyük!
Derin Yoksulluk Ağı’nın bu 23 Nisan’da çıkardığı bilgi notuna göre hala yüz çocuktan altısı eğitime başlayamıyor. Ortaöğretime başlayan beş çocuktan biri eğitimi bitiremiyor. Ortaöğretimi bitiren çocukların da artık nasıl süreçlerden geçtiğini görüyoruz. Türkiye şartlarında ortaöğretime kadar gelmek özellikle yoksul aileler için bir mucize değilmiş gibi çocuklar bir de insanlık dışı mesleki eğitim programlarına maruz kalıyorlar. Küçücük çocukların başlarına baret takılıp saniyede çalışmaya gönderilmesi ne kadar acı. Üstlerine büyük gelen işçi önlükleri gibi onlara büyük gelen hayallerle doldurulmaları ne kadar acı. Tek isteklerinin insan gibi bir muamele görmek, kardeşlerinin onlar gibi çalışmak zorunda kalmayıp okuyabilmesi olması ne kadar acı. Bu 23 Nisan’ı da bu acılar ile geçirdik. Bir milyondan fazla çocuk, senenin 364 günü çocuk olamadığı gibi onlara ayrılan tek günde de olamadı. 23 Nisan Çocuk Bayramı ellerinden alındı ve onun yerine 1 Mayıs İşçi Bayramı verildi. 23 Nisan’dan 1 Mayıs’a tüm bayramlarda ülkenin çalıştırılan bütün çocukları için sesimizi çıkarmaya, kendi sesini kendisi bile duyamayan her çocuk için mücadeleye devam edeceğiz.