BAŞKA BİR DÜNYA “MÜMKÜN!” 

Linda İncir

 

     
Her ay ne yazsam diye çok düşünüyorum. Ne kadar düşündüğümü, Aposto’da gördüğüm bir araştırmadan örnek verebilirim.

“Birleşik Krallık’ta yapılan bir araştırmaya göre insanlar günde yaklaşık 43 dakika, yani yılda 37 saat ne yiyeceğini düşünüyor. Bu, ortalama bir çalışma haftasına denk geliyor.” ⁠

Benim durumum da buna benzer. Bunun nedeni benim açımdan çok anlaşılır çünkü “Gençler Ne Der?” başlığı altında yazıyor olmanın getirdiği bir sorumluluk olduğunu düşünüyorum. Yazdığım yazının temel amacı ne olmalı diye düşünmeden edemiyorum çünkü bir genç olarak yazdıklarımın bir amaca hizmet etmesini, fark yaratmasını istiyorum. Ama, yakın bir zamanda söylediklerime ters düşecek bir içerik fikrim var.

Böyle gelgitli düşünüyor olmam aslında “Gençler Ne Der?”de içerik üretmenin konforundan geliyor.  Bunu söylemeden geçemezdim. O halde içerik üretmek isteyenleri davet ediyorum. Bekleriz…🙂

Bu ay, hayatın birçok noktasında hem benim karşılaştığım hem de çoğu kişinin karşılaştığını gözlemlediğim zorbalık deneyimlerinden bahsetmek istiyorum.

“Sivil alanda maruz kaldığın bir zorbalık hikayeni anlatır mısın?”  sorusundan yola çıkarak başladım. Ee, madem “Gençler Ne Der?” diyoruz, daha çok gencin deneyiminin  bu içerikte yer almasını istedim. İhtiyacımız olan özgür alanı başkalarından beklemek yerine çoğu zaman genç  olarak  birbirimize tanımamız gerektiğini düşünüyorum. Etki yaratabilmek ve farklı deneyimleri aktarabilmek için cevapların anonim olduğu bir form oluşturdum. İçinde yer aldığım topluluklarda, Instagram hesabımda da yaygınlaştırdım.

Gelen cevaplar şu şekilde:

“Yeni katıldığım etkinliklerde genellikle insanlar benimle iletişim kurmuyor ve yemek aralarında yanıma kimse oturmuyor. Bu tür davranışlarla sıklıkla karşılaşıyorum. Genellikle STK’lar uzun süredir faaliyet yürütenlerin birbirlerini tanıdığı bir ortam olup, yeni birisi olduğumda soğuk karşılanıyorum. Bu durum beni birçok kez gönüllü çalışmalardan vazgeçmek istemeye yönlendirdi ancak beni tanıyanlarla ilişkim değişiyor. Sivil alanda bu tür kişilerin olması, sivil toplumun bana üst sınıfların yer aldığı bir alan gibi geldiğini hissettiriyor. Sizin gibi dil bilmiyorum, ülke gezmedim ve sivil alanı daha yeni keşfediyorum. Herkes aynı şartlar altında yaşamıyor ve hayat mücadelesi farklı görünüş, konuşma vb. unsurları içeriyor. Belki de ben de gerginim ve farklı bir ortama giriyorum. Herkesin ön yargılarını yıkması gerektiğine inanıyorum; ortak bir payda etrafında mücadele ediyoruz.”

“Ne yazık ki yaşım sebebiyle birçok kez zorbalığa maruz kaldım. Belli noktalarda bu beni artık kendimi tanımlamak için yaşımı kullanmamaya itti. Bir iş için profesyonel bir şekilde konuşurken yaşımı öğrendikten sonra bana karşı birçok kez üslup, tavır ve işi ciddiye alma oranları düştü ne yazık ki. Zaten direkt olarak size karşı üstün bir tavır takmaya çalışıyorlar. Çevrem tarafından da sivil toplumda da çok desteklenmediği için yaşım bunun tuzu biberi oluyor. Seni kim ciddiye alır ki, o kadar insanın arasında sen ne yapıyorsun, ne yapabilirsin gibi birçok tepkiyle karşılaştım ve birçok kez demoralize edildim.”

 “Sen ne yapabilirsin ki tek başına, başına bir şey gelirse yanında kimse olmayacak.”

“Özellikle genç kadın kimliğimle yer alarak ideallerimi gerçekleştirmeye çalıştığım yerlerde 30 yaş üstü bireylerden çokça medya görüntüsü için verilmiş ve asla yerine getirilmeyen vaatler aldım. Birçok şeyin yapılacağının söylendiğini ancak sadece lafta kaldığını gördüm. Yine aynı yaş grubu tarafından projelerimde, konferanslarda aşağı ve kabiliyetsiz görüldüm. Bunların yanında, birçok kez 18 olmadığım gerçeği önemsenmeksizin 18+ erkeklerden masum bir yardım eli gibi gözüken ama aslında birebir yakınlaşma amacı taşıyan buluşma teklifleri aldım. Bu kirli eller çoğaldıkça da network edinme konusundaki kadın-erkek ilişkilerine olan güvenim azaldı.”                                                                                         

Yazılanları okuduğumda derin bir nefes alma ihtiyacı hissettim. Siz ne hissettiniz? Ya da okuduklarınızdan rahatsız oldunuz mu? Ben çok rahatsız oldum eminim çoğu kişinin de başına gelmiştir.

Sivil toplum kuruluşlarının çoğunun ilkelerine baktığınızda karşılaştığınız en temel ilkelerden olan eşitlik- ayrımcılık ilkelerine ne kadar ters olan durumlar okuduk.

Yaş, cinsiyet, fiziksel farklılık, dil ayrımcılığı  içeren cevaplar okuduk.

Yaş ayrımcılığına ben de sık sık maruz kalıyorum.

Ben sivil alana dahil olduğum zaman 15 yaşındaydım şu an 21 yaşındayım ve yaşımın halen çok küçük olduğuyla ilgili söylemlere maruz kalıyorum. Yaşımız kaç olunca gerçekten ciddiye alınıyoruz, merak ediyorum. Ya da  kime göre, neye göre ciddiye alınıyoruz? Tam olarak ne yapınca ciddiye alınmış oluyoruz?

Ben sorduğum soruyu farklı bir açıdan ele alacağım. Sivil alanda yer aldığım için maruz kaldığım zorbalıklardan bahsedeceğim. Bu tür zorbalığın temelinde; sivil toplum, dernek, vakıf, inisiyatif,  örgüt, örgütlenme, gönüllülük vb. gibi kavramların toplumumuzda gerçek anlamlarından uzak yalnızca atfedilen anlamların, olumsuz algıların neden olduğunu düşüyorum.

Yazımın başında Aposto’dan bahsetmişken Aposto’ya açık bir çağrı yapmak istiyorum. Bu tanımların ne olmadığını anlatan bir içerik fikrine ne dersiniz?

Bunu talep ediyor olmamın nedeni sivil alandan olan kişilere, bizlere, gençlere olan önyargıların çok olması.

Bize yöneltilen önyargılarla dolu bazı ifadeleri aşağıya sıraladım:

“Dünyayı siz mi kurtaracaksınız?”

“Boşa kürek çekiyorsunuz.”

“Siz mi yapacaksınız?

“İşsiz kalacaksın!”

“Öyle düşünerek yalnızca kendinizi yoruyorsunuz.”

“Sivil alanda zaman kaybetmeyin, gidin ders çalışın.”

“ Para kazanmıyorsanız, boşverin.”

“X kurumu gerçekten sizin fikirlerinizi mi destekliyor? Sizi geçiştirmek için söylemişlerdir.”

“En çok sen biliyorsun, konuş hadi.”

“Siz de her şeye muhalefet ediyorsunuz, daha ne yapsınlar?”

“Bu hayatta başka derdiniz mi yok?”

“Tabii, rahatlıktan hep bunlar, bizim zamanımızda hiç öyle şeyler yoktu.”

“Peki, bundan sana ne? Kendi hayatına odaklan.”

“Otur oturduğun yerde, başkalarının hakkını savunmak sana mı kaldı?”

“Sen şimdi ne olacaksın?”

“Siz, talep ettiğiniz için istediğinizi mi yapacaklar sanıyorsunuz?”

“Hayatta zorluklarla karşılaşmamışlar ki?”

“Size mi kaldı.”

Bu söylemler uzar  da uzar…

İçerik hazırlarken neler yazacağımı arkadaşlarımla paylaşırım. İçeriği yazmaya başladığım sırada arkadaşım Sarpkaya ile içeriğim hakkında konuştuk.Sivil alanda olduğum için maruz kaldığım zorbalıklardan yola çıkarak içerik üreteceğimi söyledim.

Sarpkaya da bana bir hikaye ile içeriğimi özetleyebileceğimi söyledi. Aslında bu hikayeyi yaşadığımız bu zorbalıklara cevap olarak çok sık anlatırız ve duyarız.

Hikaye şu şekilde:

“Biri okyanus sahilinde yürüyüş yaparken, denize telaşla bir şeyler atan birine rastlar. Biraz daha yaklaşınca bu kişinin,sahile vurmuş deniz yıldızlarını denize attığını fark eder ve

“Niçin bu deniz yıldızlarını denize atıyorsun?” diye sorar.

Topladıklarını hızla denize atmaya devam eden kişi. “Yaşamaları için.” yanıtını verince, şaşkınlıkla: “İyi ama burada binlerce deniz yıldızı var. Hepsini atmanıza imkan yok. Sizin onları denize atmanız neyi değiştirecek ki?” der. Yerden bir deniz yıldızı daha alıp denize atan kişi,

“Bak onun için çok şey değişti” karşılığını verir.”

Bu hikayeyi şimdi de arkadaşım Sarpkaya ile sohbetimiz üzerine aktaracağım.

Sarpkaya, hikayede başka birinin de var olduğundan bahsetti. O kişi,  gün batımı manzarası eşliğinde kahvesini keyifle yudumlayan biri. Deniz yıldızlarını, oradaki kişileri umursamayan biriydi.  Keyifle kahvesinin tadına varan kişinin de kendisi olduğunu söyledi.

Aramızda geçen sohbeti ve  onun hikaye yorumunu içeriğime eklemek istediğimi söyledim ve Sarpkaya’ dan izin aldım.

Hikayeye eklenen üçüncü kişinin ne kadar gerçek olduğunu, ne  kadar çok olduğunu bir kez daha hatırlamış oldum.

Mümkün kıldığımız mücadele alanının daha da büyümesi için mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceğimi bir kez daha hatırladım.Ne olursa olsun mücadele alanını mümkün kılmaya devam ediyoruz.

Sivil alanda olmak inanmaktır. İnandığın, olmasını hayal ettiğin dünya için emek vermektir. Elinden geleni yapmaktır. Değiştirmek, dönüştürmektir. Mücadeledir. #düşlerindeözgürdünya için el ele vermektir.