MEDYAYA ELEŞTİREL BİR PERSPEKTİF: TOPLUMSAL CİNSİYET VE TEMSİL İLİŞKİSİ

Eylem Özkara

 

 

Hakikatin medyada inşa olduğu bir zamanda yaşıyoruz. Sözün eylem kabul edildiği; sadece bir dakikada onlarca içerikle yaratılan ve neredeyse ışık hızıyla dünyanın öbür ucuna ulaşan ‘hakikatler silsilesi’ bu… Bu ‘hakikatler silsilesi’ni inşa eden medya, topluma ideolojik, kültürel ve etik sınırlar çiziyor. Temsillerle toplumsal normları kuvvetlendirebiliyor, bakış açılarını şekillendirip nefret söylemlerini yaratabiliyor,  yanlış bilgi ile virüs gibi  yayılarak çok tehlikeli boyutlara dahi varabiliyor. Ancak ‘ünlü bir düşünür’ün de dediği gibi “elimizde bir koz var: yakalanmamak”. Tüm bu hegemonya ve dezenformasyon algısına karşı eleştirel düşünceyi bir ‘koz’ veya bir ‘panzehir’ gibi kullanabiliriz.

Bültende yer alan  Medyaya Eleştirel Perspektif serisini tam da bu kaygıları taşıyarak hazırladım.  Serinin amacını bu yüzyılın en temel ihtiyacı olan medya okuryazarlığı becerisini arttırmak ve hakikatin inşacılarına eleştirel bir perspektifle  bakmak olarak belirledim.

Bu serinin ilk yazısında gündem itibariyle medyanın yarattığı toplumsal cinsiyet temsilleri üzerine odaklandım. Serinin bu bölümünü,“Türkiye Medyasında Toplumsal Cinsiyet Stereotipleri Üzerine Eleştirel Söylem Analizi” başlıklı tezimden derledim. Keyifli Okumalar…

 
TOPLUMSAL CİNSİYET VE MEDYADA İLİŞKİSİ

‘History is his story’ Tarih onun hikayesidir. Böyle anlatıldı yüzyıllar boyunca. Toplum, tarih, siyaset ve hepsinin uzantısı medya böyle bir hegemonik dille oluşturulur. Dil hegemonyayı hegemonya da dili yarattı. Dilin en hegemonik söylemlerinden biri kadın ve erkek ikiliğine dayanan toplumsal cinsiyet söylemi ise toplumda hiyerarşik inşayı oluşturan en net söylemlerden biridir. Medya da kitleleri eğiten dönüştüren ve demokratik bir devletin yasama, yürütme ve yargıdan sonraki  dördüncü gücü olan bir araç olarak bu söylemin taşıyıcısı ve yeniden yaratıcısıdır. Medyanın yarattığı toplumsal cinsiyet temsilleri ve stereotipler, yüzlerce yıllık toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir sonucu olduğu gibi, bundan sonraki yüzlerce yıllık sürecin de mimarıdır. Medyada oluşturulan kadın imajının ve kadın temsilinin eşitlik temelli dönüşümü, toplumsal ayrımcılığı ve eşitsizliği önemli ölçüde değiştirebilecek bir güce sahiptir. Bu nedenle medyanın toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinden  eleştirel bir gözle görülmesi elzemdir.

Toplumun neyi tüketmesi gerektiğine karar verme yetkisi üreticinin elindedir. Ancak sosyal medya platformlarıyla birlikte geleneksel medyadan farklı olarak üretici ile tüketici arasındaki fark azalmaya başladı. Kullanıcılar artık medya içeriğini hem üretir hem de tüketir duruma geldi. Bu durumu tasvir etmek amacıyla sosyal medya kullanıcılarına ’’prosumer’’ yani  “üreten tüketici” adı verilmektedir ve profesyonelleşme olmasa bile, üreten tüketiciler toplumu etkileyen söylemi hem yaratıyor hem de bundan etkileniyor (Yedekçi ve Boschele, 2022). Bu durum aynı zamanda iletişim biçimini de değiştirmekte ve yeni iletişim tarzlarını ve söylemleri ortaya çıkarmaktadır. Bu ortamlarda üretilen içerikler de bazen ifade özgürlüğünün sınırlarını aşan ve cinsiyetçi söylemlerin kitlesel yayılmasında büyük rol oynamaktadır. Bu nedenle ideolojinin taşıyıcısı olan dilin ve söylemin iktidar ve kimlik ilişkilerinin bağlandığı yer olarak görülmesi dönüştürücü bir etki taşır.

Medyada yer alan haber ve metinlerde dil ve söylemin oluşturduğu temsil ve bunların yarattığı stereotipler medyanın etkisinin anlaşılması açısından oldukça kritiktir. Temsil medya metinleri medya üreticileri ve izleyicileri arasındaki etkileşimin sonucudur (Gündüz, 2019). Ve bu temsiller bir anlamda toplumsal gerçekliği de inşa eder. Temsilin alacağı biçim medyanın niyetini ve amacını belirler. Temsil, sosyal ilişkileri güçlü olan tarafın diğerine karşı oluşturduğu kısmi, önyargılı ve ideolojik imaj olarak tanımlanabilir. Temsiller, diğerine ilişkin düşüncelerimiz, fikirlerimiz, tutumlarımız ve davranışlarımız üzerinde oldukça etkilidir. Temsiller yaş, cinsiyet, ırk ve renk gibi kategorilere ayrılabilir. Örneğin cinsiyet temsilleri erkeklik veya kadınlık olarak verilebilir.

Alankuş’a göre bu ayrımcılıkla birlikte kadınlar da birbirinden farklı olan kişiler tarafından temsil edilir. Siyahların, yoksulların, etnik, ırksal, cinsel ve kültürel azınlıkların medyada yeterince temsil edilmediğini ya da ancak mağdur ya da fail-suçlu olduklarında temsil edilmeye değer görülür.

Dahası, kadınların tasvir edilme şekli sadece medyanın kadınları nasıl gördüğünü değil aynı zamanda toplumun ve iktidarın dünyanın geri kalanını nasıl gördüğünü de ortaya koyar ve  egemen ideolojinin bir yansımasıdır. Kadın imajının çoğunlukla daha geniş, kamusal anlamların kazandığı bir yer olduğuna odaklanıldığında,  en temel düzeyde, tarih boyunca kadın temsil ve resimlerinin, dünyanın birçok bölgesinde,  çeşitli noktalarında siyasi hedeflerin ve toplumsal değişimin simgesi olarak kullanıldığı görülmektedir. Bunun açık bir örneği, Sovyet kültüründe traktör kullanan, çiftlikte veya fabrikada çalışan güçlü, kendine güvenen kadın gibi belirli , “özgürleşmiş” kadın imgelerinin sıklıkla kullanılması veya Afganistan’da olduğu gibi kadının kamusal hayattan ve medyadan tamamen yok edilmesi de bir ideolojinin ve yaratılmak istenen toplumun temsili olarak karşımıza çıkıyor.

Kadınların medyada temsili, farklı araştırmacılar tarafından farklı tarihlerde genellikle benzer bir kategori altında ele alınmıştır. Bu konuda en güncel ve  kapsamlı kategori ise  Tanrıöver tarafından hazırlanmıştır (2007). Bu kategorilerin başında geleneksel olarak konumlandırılmış ‘makbul’ kadın’ profili yer alır. Cinsel obje veya kurban kadın stereotipleri de medyada sık sık yer alan ve bir dereceye kadar fark edilişi ve analizi kolay temsillerdir. Ancak bu her zaman çok açık olamayabilir sahte eşitlik temsili gibi. Bu noktada başarılı kadınlar kendilerine temsil için yer bulur. En az erkekler kadar ya da daha başarılı olma kaidesi ile yaratılan bir temsil. Sonuncusu ise sembolik yok edilmeden gelen temsil edilmeme durumudur. Hayatın bazı alanlarında bazı meslek dallarında hiç kendine alan bulamama ve temsil edilememe durumu.

Sonuç olarak, kadınların medyada temsili hem toplumun ataerkil kodlarının bir yansıması hem de mevcut iktidarın ideolojisinin bir aracıdır. Bu iki husus, kadını temsil eden ve yaratılmak istenen topluma dair çok önemli ipuçları taşıyor.

KAYNAKÇA

Alankuş, S. (2013). “Başka Bir Habercilik İhtiyacı ve Hak Odaklı Habercilik”. Medya ve Nefret Söylemi. Hrant Dink Vakfı Yayınları.

Gündüz, M.(2019). Kadınların Medyada Temsili: Suriyeli Sığınmacılar Örneği. ResearchGate.
https://www.researchgate.net/publication/349849921

Tanrıöver, H. (2007). Forms of Representation of Women in the Media and Women’s Rights Violations. (S. Alankuş, Ed.). Gender-Based Journalism (pp.149-167). İletişim Vakfı Yayınları.

Yedekci, E., & Boschele, F. (2022). Construction of Feminine Discourse in Social Media: The Case of Instagram. International Journal of Cultural and Social Studies, 8(2), pp. 118-140 DOI: 10.46442/intjcss.1175299