GİTMEDİK*
Aliye Kurt
*Dikkat, tetikleyici içerik uyarısı! Metinde 6 Şubat depremi ile ilgili yaşantılara yer verildiğinden tetikleyici olabilir.
Tik tak, tik tak, tik… Yelkovan akrebi kovalamayı bıraktı. 65 saniye. Durdu her şey. Duyulan tek şey çığlıklar ve yerin hunharca beni,bizi çalkalama hissiydi. Her şey bitti tamam artık buradan çıkış yok.4 katlı koca apartman yıkılacak ve ben zemin katta öleceğim hissi. Olmadı, ölmedim ve evim de yıkılmadı. Ben sapasağlam çıkmıştım dehşetin içinden. Ta ki başka bir dehşetin içine düşüne kadar. Saat sabaha karşı 4.25 suları koşarak çıktık apartmandan oturduğum sokakta çocuk ağlamaları ve yetişkin şaşkınlıkları dışında her şey normal gibiydi, tabii ki arka sokaklardan gelen hala kavrayamadığım sesleri saymazsak. Hemen güvenli alan olarak mahallemizdeki okulun bahçesine girdik. Buradaki evlere ne olmuş böyle? İlk kez o an dank etti her şey. “Yardım edin kimse yok mu?” “Kolum/bacağım sıkıştı” diye sesler geliyordu bazı evlerden. Mücadele ediyorlardı. Gün aydınlanmaya başlamıştı, artık her şeyi daha net görüyordum. O anın fotoğrafını çekip bir isim koyacak olsam “kaos” koyardım galiba adını. Kimse ne yaptığını, ne söylediğini bilmeden oradan oraya savruluyordu. Şubat soğuğunda, çıplak ayakla kaldırım üzerine oturup ağlayan 70 yaşlarında bir amca çıkmıyor hafızamdan. Uzaktan duyduğum kadarıyla oğlu, gelini ve torunları enkazdaymış. Geçip gidebildim ben sadece o adamın yanından; hiçbir şey diyemedim. Kimse de diyemedi zaten. Biraz daha yürüdüm. Mahalle fırını yıkılmamıştı, ekmek yapıyordu. Ve bir şok: Ekmek 10 TL! İnsanlar kendi canlarıyla mücadele verirken yıllardır yüz yüze baktığı komşudan bir darbe daha yemişti. Siz fırsatçılık olarak değerlendirebilirsiniz ama ben alçaklık olarak adlandırıyorum o fırının yaptığını.
Şimdi biraz kendi duygularıma ve ilk üç dört saatte yaşadıklarıma/gördüklerime ara verelim.
Ben ve ailemin burnu bile kanamadan çıktığı depremden o kadar insan neden çıkamadı? Neden göçük altında kaldılar? Oturduğumuz bina zamanında müteahhite verilmeyip ailem tarafından inşa edildiği için mi? Bazı müteahhit bakış açısıyla düşünmeyip kolon kesilmediği için mi ya da deniz kumu kullanılmadığı için mi bina yapılırken? Neden ya neden? Kafamın içinde o kadar çok soru var ki ama hiçbirinin cevabı bende değil. Bunları yazarken ekran bulanıklaşıyor. Yahu biz ne yaşadık ya? Bize ne yaşattılar? Güvenli sandığımız evlerimiz kaç canın mezarı oldu o gece? Kaç kişi son defa ailesiyle yemek yedi, televizyon izledi, sohbet etti… Kaç kişi ertesi gün işe/okula gideceğim diye girdiği yataklardan çıkamadı? Kaç bin kişi son defa atılan gole sevindi? Benim aklım almıyor tüm bunları ve lütfen aklı alan varsa açıklasın bana.
Günler geçiyordu yavaş yavaş ama çığlıklar ilk günkü gibi diriydi. Bu seferki çığlıklar yardım istemek için değil gibiydi. Çünkü zaten o çığlıklar duyulmadı ya da duyulmak istenmedi bilmiyorum. Ben olayların içinde ve her şeyden uzak biri olarak böyle düşündüm. Sizler o sıralar sosyal medyada olanlar ne düşünüyorsunuz? Gelelim çığlıklara… Çadır, yorgan, temel ihtiyaçlar… Şehre bir şey gelemiyor. Neden güzel insan? Hatay havaalanı yıkıldı. Ben bile ovanın üstüne Hatay’ın en büyük havaalanı yapılmayacağı bilincindeyim güzel insan. Yapan mühendisi, mimarı, projeye onay veren insan sence bunun farkında değil miydi? Yaralılar var acilen hastaneye götürülmesi gereken; ölüler peki? Ölüler zaten kokuyor. Siyah poşetlere geçirip bıraktılar. Neden? Çünkü İskenderun devlet hastanesi de yıkıldı. Üstüne birçok cana da mezar oldu. Ve hastane yapılırken zemin kaymış buraya hastane yapılmaz denmiş buna rağmen devam edip bitirdiler hastaneyi. Bilinen adıyla eski SSK hastanesinin de acilen yıkılması gerekiyormuş orayı da yıkmadılar. Birçok insan canıyla ödedi bu vurdumduymazlığı. Annem, babam, kardeşim, arkadaşım… Çok güzel bir yardım geldi günler sonra: 2 tır kefen… Daha da bir şey söylemek istemiyorum güzel insan, artık gerisini sen düşün lütfen. Bunları yazarken olabildiğince duygularımı dizginlemeye de çalışıyorum. Bunu neden yapıyorum ben de bilmiyorum. Belki ben de hala bazı şeylerin pişmanlıklarını yaşıyorum. Yapamadım, elimden hiçbir şey gelmedi. Elimden tek gelen şey yağmur altındayken enkazın altından gelen sesleri dinlemek…
Bir sene geçmiş tüm bunların üzerinden. Yelkovan akrebi acımasızca takip etmiş. 6 Şubat 2024 sessiz yürüyüş yapıp ölülerimizi anmak istedik. Antakya’da çok güzel güvenlik önlemi alınmıştı. Ama onlara kötü bir haberim var: Bir yıl gecikmeli geldiler. Barikat kurarak neyi kimden koruyorsunuz? Ya da kimi susturma çabaları bunlar? Korkmayın korkmayın “biziz,halk!”
Bunlar “kader planının içinde” olan şeyler deyip terk edilen halk. Ya da yetişemedik deyip helallik istediğiniz halk. Bu arada helalleşmiyoruz, sonuna kadar mücadele edeceğiz kaybettiğimiz kardeşlerimiz için. Çünkü onların katilleri aramızda ahmakça gülüyor. Hepsiyle tek tek hesaplaşacağız.
Doğduğum, büyüdüğüm, ilk heyecanlarımın, ilk kalp kırıklıklarımın olduğu memleketim Hatay için, “Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermediği sürece o yere yardım gitmez, bakın Hatay’a yardım geldi mi?” cümleleri… Tam hatırlamıyorum, videoyu açıp tekrardan izlemek istemiyorum. Kurulan bu cümleler sonunda bayağı büyük bir alkış koptu. Yahu siz neyi alkışladığınızın farkında mısınız? Ya da ben mi yanlış anladım kurulan cümleleri?
Daha fazla bir şey söylemek istemiyorum güzel insan, malum “ düşünce özgürlüğü” var! Ben ve benim gibi düşünen “yıkılan şehrin ayakta kalan çocukları olarak mücadelemize devam edeceğiz. Yazdıklarım seni bunalttıysa güzel insan, Aralık ayında çıkan bültenimizdeki yazıları da okumadıysan bence git bir oku ferah ferah. Linda ile kelimelerin büyüsüne kapılırken Dicle ile bir kafede hafif ekşi limonata yudumlarken Seyhan’ın proje çizimlerinin hikayesini dinlemek isteyebilirsin belki. Ve hatta daha da arttırıyorum, tüm bunları yaparken bu umutsuz kişinin sana ve tüm mücadele ruhlu insanların dinlemesini istediği bir şarkıyı da dinlersin. Mücadeleyle kal, direnişle kal.
Şarkıyı dinlemek istersen buraya gidebilirsin. Spotify’daki beğenme işaretinin kalp yerine artıya neden döndüğünü sen de düşünmek istersen bu ay da tüm yazıları oku, bir arkadaşım yine çok güzel düşünmüş. Bizi seviyorum. 💜