MA RIHNA NEHNA HON!
Bünyamin Çelik, Emre İpekyüz
Biz bu topluma gönül veren 2 genç olarak afet bölgesinde bir süredir bulunmaktayız. Bu sürede afetten etkilenmiş akranlarımızın afetten sonra ortaya çıkan sorunlarını dinledik ve gençlerin sesi olan ‘‘Gençler Ne Der?’’ de dile getirmek istedik.
“Ben Esra D., anneyim. Oğlum 15 yaşında ve lise 2.sınıf öğrencisi. Son veli toplantısına katılmadan hemen önce oğlum bana ‘konteynerde yaşadığımızı söyleme lütfen anne’ dedi. Oğlumla konuştukça öğrendim ki, sınıf arkadaşlarına ‘konteynerde yaşamak ona utanç verdiği’ için evde yaşadığımıza dair yalan söylemiş.”
Gözlemlerimiz bu ifadeyi doğrular nitelikteydi, gençlerin kendilerine ait çok minik de olsa bir alanı olmadığı için, sabah konteynerden çıkıyor ve akşama kadar dönmüyorlar ve sorulduğunda “konteynerde yaşıyorum” cevabını utana sıkıla söylüyorlar.
“Ben İrem G., Hataylıyım ve Psikoloji son sınıf öğrencisi bir gencim. Genel seçim sonuçlarından sonra, toplumda ‘yaşadıklarını hak ediyorlar, iyi olmuş’ algısı oluştu.
Halihazırda medya ve siyasi aktörlerin nefret barındıran söylemlerinden dolayı oluşan mülteci düşmanlığı var ve mülteciler fazlalık görülüyor, seçimin ardından seçim sonuçlarını ‘beğenmeyen’ kesimler tarafından bizler de ‘fazlalık ve öteki’ görülmeye başlandık. Çok sık bir şekilde, ‘siz gençsiniz, yerel seçim sonuçlarınız nasıl bu şekilde oldu’ gibi sorulara maruz kalıyorum.”
Seçim sonuçlarından sonra, dijital medyada gönüllü çağrısına çıkan sivil toplum kuruluşlarının “gönüllü ol” gönderilerinin altına, “onlar hak ediyorlar, yardım etmeye değmezler” gibi yüzlerce yorum geldi.
Afet bölgesi dışında yaşayan insanlar; afet bölgesindeki bireylerin demokratik tercihlerinden dolayı “yobaz ve gerici” olarak adlandırıyorlar ve özellikle gençleri bu seçim sonuçları bir “suçmuş” gibi sürekli ötekileştiriyorlar.
“Ben Selin K., Kahramanmaraş Yukarı Pazarcık Konteyner Kentinde yaşıyorum. 17 yaşındayım ve üniversite sınavına hazırlanmaktayım.
Aynı konteynerde 5 kişi yaşıyoruz ve ders çalışabileceğim bir masanın sığabileceği bir alanım bile yok. En yakın kütüphane merkezde ve 1200 ailenin yaşadığı bir konteyner kentte ders çalışabileceğim hiçbir alan yok. Arkadaşlarımla vakit geçirebileceğim alanım da yok, daha 17 yaşında bir gencim ve gelecek kaygısı güdüyorum çünkü dün bir odam vardı ama şu an tüm ailem eski odam kadar bir alanda yaşamaya çalışıyoruz.”
Yukarı Pazarcık Konteyner Kenti, şehrin dışında ve Pazarcık Şehir Hastanesi’nin hemen yanına inşa edilmiş bir kent. Gençlerin sosyalleşebileceği bir alanı yok, hatta oturabilecekleri bank sayısı bile “4” tane ve bu konteyner kentte 1200 aile yaşıyor!
Üniversite sınavına hazırlanan gençler ya da üniversite öğretimindeki gençler ders çalışacak alan bulamıyor ve internete ulaşımları yok.
Konteyner kentteki bir sivil toplum kuruluşunun açtığı bir afet destek merkezindeki bilgisayar ve interneti kullanarak sınavlarına hazırlanıyorlar ve tabii ki bu alan hiç yeterli değil.
Bu görüşmeleri yapan gençler olarak eklemek istediğimiz birkaç cümle var:
- Gençler tamamen yalnız bırakıldığını ve unutulduklarını hissediyor.
- Gençlerden sürekli sabretmeleri, idare etmeleri ve şükretmeleri bekleniyor.
- Gençler en temel haklarına bile erişirken büyük problemler yaşıyor.
- Birçok aile, ailedeki gençleri (özellikle lise öğreniminde olanları) farklı illere yatılı okula göndermiş ya da akraba yanına yerleştirmiş. Gençlerin nerede yaşamak istediklerine dair gençler dışında herkesin söz hakkı var.
- Gençler, burayı(şehri) terk etmenin hayaliyle yaşadıklarını söylüyor.
Biz gönüllü gençler, akranlarımızın iyi olma halini arttırabilmek adına hala buradayız ve gitmiyoruz.
BURADAYIZ, GİTMİYORUZ! – MA RIHNA NEHNA HON!